Tarihçe
Tarihçe
Seydikemer Tarihi
Seydikemer İlçesi sınırları içerisinde geçmişten günümüze birçok uygarlığın izlerine rastlanmaktadır. Bunlar; Lukkalar, Likyalılar, Persler, Atinalılar, Romalılar, Araplar, Bizanslılar, Menteşeoğulları ve Osmanlılar şeklinde sıralanmaktadır.
Seydikemer'in tarihi Likya tarihi ile başlamaktadır. Mellink tarafından Keratos-Semahüyük’te yapılan kazılarda Erken Bronz Çağı iskanı tespit edilmiştir (Akşit,1967:66). Arkeolojik ve filolojik veriler Likya’da M.Ö. 3. bin yılda iskan mevcudiyetini ispatlayacak niteliktedir (Akşit, 1967:67). Kentin tarihi geçmişi Korkut’un bulgularına göre (09.09.2014): günümüzden 11 000 yıl öncesine kadar gitmektedir.
Likya ve Likyalıların kökeni konusunda;
“Likyalılar’ın kökeni eski devirlerde Yunan olmayan halkın yaşadığı Girit’ti. Europa’nın iki oğlu olan Sarpedon ve Minos tahtı ele geçirmek için mücadele etmişler ve galip gelen Minos, Sarpedon’u ve taraftarlarını ülkeden dışarı atmıştı. Sürülen grup, gemilere binip Asya’ya doğru hareket etmiş ve Milyaslar’ın topraklarına yerleşmişlerdi. Milyas, o zamanlar Solymler tarafından işgal edilen ve bugün Likyalılar’ın yaşadıkları ülkenin eski adıdır. Sarpedon'un krallığı zamanında isimleri Termiller diye bilinirdi. Şimdi bile komşuları Likyalılar için bu adı kullanırlar. Gelenekleri yönünden bazıları Giritliler’e, bazıları Karyalılar’a benzer. Fakat hiç kimseye benzemeyen bir töreleri vardır. O da babaları yerine analarının adını kullanmalarıdır. Bir Likyalı’ya kim olduğunu sorun, size adını annesinin, anneannesinin, büyük anneannesinin ve daha büyük anneannesinin ismini söyleyerek cevap verir. Hür bir kadının bir köleden çocuğu olursa yasal sayılır. Buna karşılık, toplum içinde ne kadar önemli bir yeri olursa olsun, hür bir erkekle bir yabancı kadının veya metresinin çocuğuna vatandaşlık hakkı tanınmaz”(Umar, 1999).
Likya, Teke Yarımadası’nı kapsayan bir bölgedir. Likya’da ilk yerleşmeler M.Ö. 3. binyılın ikinci yarısında gerçekleşti. M.Ö. 2. binyılında bölgede Likyalıların ataları olduğu sanılan Lukkalar yaşamaktaydı. Lukkalar M.Ö. XIV-XII. yüzyıllar arasında Doğu Akdeniz’de korsanlıkları ile ün kazandılar. Hitit Devleti’nin Arzava’yı ele geçirmesinden sonra Likyalılar bu devletin yanında yer aldılar ve Kadeş Savaşı’na Hititlerin yandaşı olarak katıldılar (Güney, 2013:204).
Hitit Devleti’nin yıkılmasından sonra Likya kent devletleri küçük birer güç olarak varlıklarını korudu. M.Ö. VII. yüzyılın ilk yarısında bölgedeki kentler dış saldırılara karşı birleşerek bir cumhuriyet yönetimi oluşturdular. 23 kentin delegelerinin bir araya geldiği “Likya Birliği” Likyalıları yönetmeye başladı. M.Ö. VI. yüzyıl ortalarından itibaren Anadolu’yu işgal eden Persler, Likya topraklarını ele geçirdiler (Güney, 2013:204). Bu olay tarihçiler tarafından şöyle anlatılır; “Harpagos ordusu Karia’dan sonra güneydoğuya doğru ilerledi. Xanthos Çayı vadisine indi. Burada Pers ordusuna göre çok daha az sayıda savaşçıdan oluşan Likyalılarla kanlı bir çatışma oldu. Likyalılar yiğitçe savaştılarsa da sayısal üstünlük karşısında yenildiler. Irmağın doğu kıyısında bu günkü Kınık kasabası bitişiğindeki tepecik üzerinde bulunan ülkenin en önemli kenti olan Xanthos’a kapandılar. Kadınlarını, çocuklarını ve değerli neleri varsa hepsini, kölelerini iç kaleye doldurup bu iç kaleyi her taraftan ateşe verdiler. Dönüp tekrar düşmana saldırdılar ve tümü dövüşerek öldü” (Karaağaç, 1999:22).
Likya Bölgesi, M.Ö. 334’te İskender tarafından alındı. Onun ölümünden sonra generallerince kurulmuş olan devletler arasında birkaç kez el değiştiren Likya, M.Ö. 190’da Romalılar tarafından Rodos egemenliğine verildi. M.Ö. 167’de tam anlamıyla birliğin sağlandığı Likya, Romalıların ayrıcalık tanımasıyla özgürlüğüne kavuştu. M.Ö. I. yüzyılın ortalarında Likya’nın Olympos (Çıralı) ve Phaselis (Tekirova) kentlerinde üstlenen korsanlar bölgeyi yağmaladılar. Bunun üzerine Roma İmparatoru Kilikya Eyaletini kurarak bölgeyi buraya bağladı (Güney, 2013:204). Daha sonra M.S. 42-43 yıllarında imparator Claudius tarafından Provincia Lycia adı ile eyalet haline getirildi. Söz konusu eyalet M.S. 72-73 yıllarında imparator Vespasianus tarafından Provincia Pamphylia eyaleti ile birleştirilerek Likya ve Pamfilya Eyaleti oluşturuldu.
Likya, M.S. 141 yılında meydana gelen depremle büyük ölçüde tahrip olmuştur. Likyalı zenginler ile Roma imparatorlarının bazılarının yardımları ile Likya şehirleri tekrar önceki hallerine dönüşmüştür. Bir süre zengin ve müreffeh olarak yaşayan Likya şehirleri, 240 yılındaki deprem ve korsan saldırıları ile yavaş yavaş canlılığını kaybetmeye başlamıştır (Günday, 1997:6).
Likya uygarlığı kendine özgü mezar yapım teknikleri, lahitleri ve tahıl ambarları ile dikkati çeker. Kayalar içinde oyulmuş oda mezarları ya da tahta evleri takliden meydana getirilmiş lahit mezarların yanında 3-4 m yüksekliğinde yekpare bir taş kaide üzerinde dış duvarları kabartmalarla süslü mezar odası ve onun üzerinde aslan ya da insan heykeli taşıyan bir kapak taşından meydana gelen “kule” ya da “ paye mezarları” yapılmıştır. Bunların en karakteristik örneklerine Xanthos (Kınık)’ta rastlanmıştır (Mansel, 2011:368; Aktaran: Karaağaç, 1999:24), Ayrıca Likya Bölgesi’nde servi ve sedir ağaçlarının varlığı, burada yaşayanların ağaç katranı elde etmesine, kullanmasına hatta Akdeniz, Ege Havzası’na satmalarına yol açmıştır. Ticaret gemilerinde de çivisiz geçme yöntemini kullanmışlardır (Güney, 2013:204).
Likya Bölgesi, Romalılar döneminde Anadolu’daki Asia eyaletine katılmış, M.S. 395 yılında Roma İmparatorluğu’nun ikiye ayrılmasından sonra Bizans İmparatorluğu’na bağlanmıştır. M.S. 6. ve 8. yüzyılları arasında yaklaşık 200 yıl süren veba salgınının ardından bir daha kendisini toparlayamamıştır. Bizanslılar Abbasi hükümdarı Harun Reşit’e vergi vermeyince, Harun Reşit Likya’yı almıştır. 862 yılına kadar Abbasilerin elinde kalan bölge, bu tarihten itibaren tekrar Bizanslıların eline geçmiştir. 1092 yılında ise Anadolu Selçuklu Devleti’nin sınırlarına dahil olmuştur. 1243 yılında Anadolu Selçuklu birliğinin bozulması ile Anadolu’nun farklı yerlerinde beylikler kuruldu. Bunlardan biriside Menteşe Oğulları Beyliği idi. 1282 yılında beyliğe ismini veren Menteşe Bey Fethiye’yi fethederken ölmüş ve Fethiye’ye gömülmüştür (Günday, 1997:27: Karaağaç, 1999:30). Menteşe Beyliği, Karya’nın tamamı ile Likya’nın bir kısmını yani bugünkü Finike taraflarını Hamitoğulları Beyliği’ne geçinceye kadar idarelerinde tutmuşlardır (Uzunçarşılı, 1988: 71).
Menteşe, 1424 yılında Anadolu Eyaleti’nin bir sancağı oldu. 1811 yılında Aydın Eyaletine, 1850’de İzmir, 1864’te tekrar Aydın eyaletine bağlandı. Cumhuriyet kurulduktan sonra Menteşe adı Muğla olarak değiştirildi (Günday, 1997:27-29).
Seydikemer ilçe merkezi olarak bilinen Kemer’in tarihi XIX. yüzyıla kadar dayanır. Daha sonra nahiye merkezi haline dönüşen yerleşme, 1990 yılında Bakanlar Kurulu kararı ile belediye örgütüne kavuşur. 2012 yılına kadar 28 köyü bünyesinde taşıyan Kemer, 12.11.2012 tarih ve 6360 nolu Bakanlar Kurulu kararı ile ilçe statüsüne kavuşmuştur. Bu kararın 6 Aralık 2012 tarih ve 28 489 sayılı resmi gazetede yayınlanması ile resmiyet kazanmıştır. Bugün 4’ü merkez olmak üzere 61 mahallenin bağlı bulunduğu bir ilçe konumundadır.
Kaynak :
Dr. Recep BOZYİĞİT